Kürt hareketlerinde  kimlik inkarının neden olduğu herkesçe özellikle kürtlerce farkedilmesi kürtler açısından önemli bir merhaledir. Bunun yanında kürt siyasal hareketinin en can alıcı damarlarından biri Laik ve ulusalcı çizgidir.  ancak bunların hepsinden daha  önemli ve etkili olan bir çizgiside, kürtler arasında oldukça kabul gören ve hala kabul görmeye devam eden  islami inanç çizgisidir.

Kürtler  İslami Ümmetçilik anlayışı ile iç içe yaşadıkları daimi komşuları, araplar, Türkler ve iranlılar ile kimliklerini korumak ve hukuksal haklarını elde etmek amacı ile beraberce yaşamış ve savaşlara iştirak etmişlerdir.

Yaşadıkları coğrafyanın 1639 yılındaki Kasr-ı Şirin anlaşması ile daha sonra ise Osmanlı İmparatorluğunun Emperyalist devletlerce parçalanıp paylaşılması sonucu Kürtlerde kendi istekleri dışında zorla parçalanarak, Türkiye, Irak, Suriye, İran ve sovyetler Birliği topraklarında yaşamaya zorlanmışlardır.

Kürtlerin gaspedilen hak ve hukukları için mücadele eden İslami düşüncedeki Kürt hareketlerinin Arap Dünyası,  Türkiye ve İrandaki  islami hareketlerden ciddi bir destek ve yapıcı bir yaklaşım gördüğü söylenemz. Açıkçası Kürt Kimliğinin tanınmasına İslami hareketin pek yararının olup olmadığı tartışılabilir. Ancak Bediuzzaman Said Nursiyi bu eleştirinin dışında bırakmak gerekir.

Ünlü kürt yazar ve araştırmacısı Altan Tan  bu konuya şöyle yaklaşmaktdır.

"Suriye ve Irak gibi arap Ülkeleri ile Türkiye ve irandaki islami hareket ve cemaatlerinin Kürt sorununa yaklaşımları bakımından bir kaç ana başlık altında incelenbilir.

1-Nurcular, 2-Tarikatlar, 3-Milli Görüş hareketi(Erbakan Çizgisi),4-Türkiyedeki İslamcı Aydınlar,5-Müslüman Kardeşler cemaati(İhvanü'l Müslimin hareketi),6-İran islam devrimi".

İslami gurup, cemaat ve partilerin  kürt sorununa yaklaşımlarını incelemeye başlamadan önce kendisi de Bitlis Hizanlı bir Kürt olan Bediüzzaman Said Nursi'nin bu konu ile ilgili duruş , düşünce ve tespitlerini incelemekte fayda vardır.

Said Nursi keskin zekası, engin islami bilgisi ve belkide bunlardan en önemliside ömrü boyunca her hal ve şartlar altında devam ettirdiği, tavizsiz, onurlu kararlı, ilkeli ve mütevazi hayat felsefesi ile 20.yüzyılda islami hareketlere damgasını vuran kişi olmuştur.

İçinde bulunduğumuz dönemde ise  özellikle Türkiyedeki en etkili islami gurup ve cemaatlerin büyük bir kısmı Fethullah Gülen hareketi  dahil olmak üzere kendilerini Said  Nursiye nispet etmektedirler.

Said Nursinin fikirleri önyargısız ve objektif olarak incelendiğinde Kürt sorunun  çözümünde önemli bir kaynak olabileceği düşünülebilir.

Said Nursi Kürtleri ayrı bir millet olarak görmekte ve Türklerin 'Cihad Arkadaşı' kandırmacası  ile kürtlerin milliyetlerinin ve dilinin  asimile edilmesine şiddetle karşı çıkmıştır. Said Nursi kendi kimliğinden kopmak istemediğini her ortamda çekinmeden ifade etmiştir. Kürt milli kıyafetlerini tercih etmesinin sebeplerinden biride kendi ifadesi ile "KIYAFETİM  MİLLİYETİMİN MUHABBETİDİR" şeklinde ifade etmiştir. Zaten böyle bir zihniyet taşıyan ve dönemin Kürt  gazete ve dergilerinde kürtçe ve Türkçe yazan Bediuzzamanı kalplere taşıyanda bu özellikleridir.

Sonuç olarak;Elbette Kürt sorunu sadece islami yaklaşımlarla çözülemez, bütün yetkili kurumların barışçıl, önyargısız, tarafsız, inandırıcı ve istekli şekilde el atmaları gerekir, aksi halde bu sorun dün ve bu gün de olduğu gibi yarınlarda da çözülemez.