• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/semskiasireti
  • https://www.twitter.com/semski_asireti

SONSUZA KADAR BARIŞ, BİRLİK VE KARDEŞLİK İÇİN EL ELE

Üyelik Girişi
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam354
Toplam Ziyaret16003791
ŞEMS KİMDİR
ŞEMSKANLILARIN TARİHİ
BÜYÜKLERİMİZ
DRAMATİK HAYATLAR
SİTEMİZİ BEĞENİN
Saat
Title of the document

1
Tarih Dede
tarihdede@semskiasireti.com
ESKİ BİR KÜRT İNANIŞINA GÖRE ELK YADA MEYREMANIN HİKAYESİ
24/07/2011
..

Çocukluğumuzdan beri büyüklerimizin  kimilerine göre hurafe, kimilerine göre gerçek olarak bize aktardıkları bazı inançlar vardı. Bu  inançlar beynimizde  yıllardır anlatıla anlatıla gerçekmiş gibi algılanan bir takım korku ve boş inançlar yaratmıştır.

Örneğin  güncel yaşamda karşılaştığımız talihsizliklerin bir takım batıl inançlara bağlanması gibi.

Derler ki evin içinde tabakta veya saksıda  soğan yetiştirilmesi  o evde mutlaka bir gün bir cenaze çıkacağına delalettir. Yada cinler demirden korktukları için un çuvalına  demir bir tas koyarlar ki cinler un çalmasın veya bereketini kaçırmasın diye.

Halk arasında Elk yada Meyreman denilen bir yaratığın hikayesi  şöyle anlatılmıştı Bir gece  evde cemaat halinde otururken büyüklerin anlattığı ve bizimde can kulağı ile dinlediğimiz buna benzer bir iki olayı anlatacağım.

 Doğum yaparken kan kaybından ölen kadının ölüm sebebini  iç organları ile ciğerlerinin Elk yada Meyreman denilen bir cadı  tarafından  çalınarak yenmesine bağlanır. “Elké hındıré Jınıké xariye” derlerdi yani Elk kadının iç organlarını yemiş derlerdi.

Peki Elk  yada Meyreman nedir nasıl ortaya çıkar; Kürt kültüründe yaygın olan  bu i İnanışa göre  Elk yada Meyreman orta yaşlı, kocaman burunlu ve burnunun üstünde  iri bir beni olan, dolaşık kıvırcık ve uzun saçları varmış. Şekilsiz vücut yapısı ve biçimsiz kalçaları varmış, karanlık, izbe ve gasvetli yerleri tercih eden bu Cin vasfındaki kadının sarkık kocaman memeleri varmış, o kadar büyük ve sarkıkmış ki sağ memesini sol omzundan , sol memesini de sağ omzundan arkaya doğru atarmış ta kalçalarına kadar sarkarmış memeleri. İnanışa göre Bu  yaratık yeni doğum yapacak kadınlara musallat olur ve doğumlarını zorlaştırır, akabinde de doğum bittikten sonra kadının bütün iç organlarını alarak kadının ölmesine neden olurmuş.Oysa kadın kan kaybından ölmüştür. Hal böyle iken kadın kan kaybı nedenli ile can çekişirken  insanlar ruhu huzura kavuşsun diye başında kuran okurlar. Aslında anında doktor götürüp birkaç ünite kan verirlerse sorun ortadan kalkacak. Neyse; Bu elk yada meyreman dediğimiz  yaratık  gece karanlığında ahırda ata binmeyi ve atın saçlarını örmeyi çok severmiş. Hayvan gece ahırda tepinmeye başlayınca kimse cesaret edipte gitmez bakmaz korkudan . Sabahleyin köylü baktığında at kan ter içindedir. Atın saçları örülmüştür.  Biz görmedik  böyle bir şey ama hep anlatılırdı. Yine anlatılanlara göre Eğer meyreman birinin atına sürekli musallat olmuşsa önceden atın sırtına katran sürülürmüş  meyreman gelip bindiğinde yapışıp kalırmış ve bir daha da kalkamazmış. Ertesi gün kaç kişi ahıra girerek meyremanı attan indirip esir alırmış. Sonrada onu yakalayanlar serbest bırakmayıp ya öldürmediyse meyreman ona tam  altı yıl boyunca hizmetkarlık edermiş. Eğer elki  altı yıl sonunda da serbest bırakmazsa o evde ömür boyu bolluk ve bereket eksik olmadığı gibi o eve bir daha  cin  veya başka bir yaratık asla uğramazmış.

Elk yada Meyremanı büyüklerimiz geceleri bize masal kıvamında anlatırken hepimiz korkudan büzülüp biri birimize sokulup arkamıza bile bakmaya cesaret edemezdik.  Pür dikkat dinlerken bir cismin yere düşerken  çıkardığı ses veya gürültü o anda altımızı ıslatmamıza yeterdi. Hele hele büyüklerimizin, çocuklar yatmadan evel ahıra gidip hayvanları kontrol edin demeleri bize hayatımızın en büyük işkencesi gibi gelirdi. Cesaret denen  meleke bedenimizi çoktan terk etmişti bile.

Bu yaratığın  kötü ve korkunç meziyetleri anlatmakla bitmez. Buna mukabil kürt köylüsü kendine göre bir takım  çarelerde üretmişti. Mesela ; Elk yeni doğum yapan kadının iç organlarını yemesin diye hala günümüzde bazı yörelerde uygulandığı gibi kadının doğum yapacağı  oda veya dama bir erkek at getirilerek kişnetilir yada siyah bir tavuk kesildikten sonra oda içinde çırpına çırpına can verdikten sonra ciğerleri çıkarılıp  kulek dediğimiz bacadan “Elk Anneyi rahat bırak” diye haykırdıktan sonra dışarıya  fırlatılır. Bu vesile ile Elk bu işlemden ya caydırılır yada oradan uzaklaştırıldığına inanılır.

Hatta bir keresinde köyümüzde yaşayan Meta Esmer diye bir kadının  boynunda bir bir gırtlak kemiği görmüştüm. Kolye gibi ip geçirip boynuna asmıştı . Anneme sorduğumda annem bana o kemiğin  Elke ait olduğunu söylemişti. İnanışa göre Bu kadın zaman zaman  cinlerin saldırısına uğrayarak bayılıyormuş. Bu kemik sayesinde  artık kendisini rahatsız edilmiyormuş.  Ayrıca bu kemik kimde ise evinde  bolluk  ve bereket  olurmuş.  Şunu söyleyeyim Esmer teyze ölene kadar yoksullukla hep mücadele etti. Hiç varlık yüzü görmedi.

Bu hikaye anlatılırken gecenin nasıl geçtiğini anlayamadık derken konu konuyu açar misali oturanlardan sait amca diye biri hemen başından geçtiğini iddia ettiği bir olayı anlattı.  Sait amca  anlatırken biz daha  beter  korku girdabına  gömüldük; Sait amca bizim köyümüz ile Söğütlü köyü arasında bulunan ve hiç  tekin olmayan bir dereden bahsetti.  Bu dere  cıvarında  cinlerin ini olduğu ve insanlar buradan geçerken  cinler bu  insanların karşısına hayvan veya yaşlı insan kılına girerek çıkarmış. Bizim eskiden beri  Xuli kork dediğimiz Bu dereye uğramadan başka yerden  geçmek için yolu  en az iki kilometre uzatmak gerekir. Ya bu dereden geçeceksin yada  yolunu uzatacaksın. Sait amca  o anda ortama hakim olan  korku  psikolojisi içindeki bizlere  hava atarcasına  başladı anlatmaya.

 Diyorki; bir gece ben söğütlüden  geliyorum geldim  bahsi geçen  dereyi  tam geçecektim ki baktım ay ışığında bir keçi yavrusu yolun ortasında duruyor  hemen eğildim aldım onu atımın terkisine yola devam ettim. O anda bizde içimizden sait amca ne kadar cesaretli, gündüz geçmeye cesaret etmediğimiz dereden gece geçiyor diye düşünürken , Sait Amca devam etti ve dediki vallahi billahi  keçiyi atımın terkisine aldıktan sonra merak ettim acaba erkek mi dişimi diye ve elimi  hayvanın apış aralarına götürdüğümde hayvan bana dönüp “Merıf desté xwe nade héliké caméra” Yani anlamı şudur; “İnsan erkek adamın  hayalarını ellemez” yemin ederim  o anda hayvanı atımın terkisinden atıp köye kadar at sürerek arkama bakmadım ve bir daha da gece  oradan yalnız geçmedim. Gündüz geçtiğimde  mutlaka yanıma biri olurdu. Diye hikayesini bitirirken Dedemin  Babama  yıllar önce  Erivanda iken anlattığı bir hikaye geldi;

Hikaye şöyle idi; Dedem Ervanda yaşarken yazın Elegez dağına yaylaya giderlerlermiş, Ve köyde  yaz boyunca bir kaç hizmetçi veya yaşlıdan başka kimse kalmazmış. Dedem bir gün yayladan köye  bir iş için gelmiş  , evin kapısını açarken  öğle vakti damdaki kulek dediğimiz bacadan güneş ışığı  ortalığı  aydınlatmış ancak giriş ve odanın   kenar kısımları biraz karanlıkmış; dedem demişki baktım karanlık köşede   bir çocuk ayakta duruyor. Beyaz kıras dediğimiz uzun bir gömlek varmıdı üstünde dik dik bana bakıyordu.  kimsin diye sorduğumda  cevap vermedi.

Dayanamayıp  kolundan tutarak odanın ortasına getirmeye çalıştım ancak gücüm yetmedi  zorla sürükledim  ışığa gelince baktımki  Defçizoro  isimli çok eskiden kendi evimizde  baktığımız  kedinin bacağını tutup sürüklemişim odanın  ortasına.  Dönüp beni tırmalamaya çalışınca Korkudan can havli ile elimdeki sopa ile bütün gücümle vurdum kedi bağırarak kaçtı gitti. Ben hemen evi terettim  tekrar yaylaya döndüm.  Kimseye bir şey anlatmadım inanmazlar diye. Son baharda eve geldiğimizde  evde ahırda kediyi aradım evin arka tarafında kelefe dediğimiz etrafı çevirili bir avulumuz vardı defçizoroyu orada  güneşlenirken gördüm.  Uzaktan beni fark edince  öyle hiddetlendiki sanki bir aslan bağırdı gibi bana dişlerini gösterip oradan uzaklaştı. bir dahada  defçizoroyu görmedim. Diye anlatırdı babam dedemden duyduğu bu hikayeyi.

Halk arasında yaygın olan ve çoğu kesim tarafından  kabul edilen  birkaç  halk inanışını anlatmaya çalıştım. İnanıp inanmamak sizin elinizde.



14471 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

İRAN KÜRDİSTANINDAKİ CELALİLERİN YÜREK BURKAN DRAMI - 25/11/2013
tarihin sayfalarına geçen kara lekelerden biri olan Celalilerin bu dramının etkilerini hala gideremeyen aileler vardır. Ancak Selahaddin-i Eyyubinin süvari birliklerini oluşturan tarihin bu kahraman aşireti inanç ve azimleri sayesinde bu yaraların
Nakşibendi Tarikatını Anadolu'ya getiren Ünlü Kürt Düşünürü Mevlana Halid-i Kürdi - 14/05/2013
Nakşibendi Tarikatını Anadolu'ya getiren Ünlü Kürt Düşünür Mevlana Halid-i Kürdi
MERVANİ KÜRT DEVLETİNİN İLK KURUCUSU EBU ABDULLAH EL SÜLEYMAN BİN DOSTIK’IN TRAJİK HAYATI - 30/01/2013
MERVANİ KÜRT DEVLETİNİN İLK KURUCUSU EBU ABDULLAH EL SÜLEYMAN BİN DOSTIK’IN TRAJİK HAYATI
LOZAN ATLAŞMASININ KÜRTLERE KAYBETTİRDİKLERİ VE GÜNÜMÜZE YANSIYAN SANCILARI - 03/12/2012
LOZAN ATLAŞMASININ KÜRTLERE KAYBETTİRDİKLERİ VE GÜNÜMÜZE YANSIYAN SANCILARI
ÇALDIRAN SAVAŞINA FİİLEN KATILMIŞ BAĞIMSIZ KÜRT BEYLİK - AŞİRETLERİ VE AKİBETLERİ - 13/09/2012
ÇALDIRAN SAVAŞINA FİİLEN KATILMIŞ BAĞIMSIZ KÜRT BEYLİK VE AŞİRETLERİ
FATİH SULTAN MEHMET'İN HOCASI MELA ŞEMSEDDİN (ŞEHRESORLU ÜNLÜ KÜRT MOLA GORANİ) HAKKINDA - 27/03/2012
FATİH SULTAN MEHMETDİN HOCASI MELA ŞEMSEDİN (şEHRESORLU ÜNLÜ KÜRT MOLA GORANİ)
ŞEMSKANLILAR İLE BRUKANLILARIN TARİHİ SERÜVENLERİ ARASINDAKİ İLGİNÇ BENZERLİKLER - 24/02/2012
ŞEMSKANLILAR İLE BRUKANLILARIN TARİHİ SERÜVENLERİ ARASINDAKİ İLGİNÇ BENZERLİKLER
OSMANLI DÖNEMİNDE DEVLETE HİZMET EDEN ÜNLÜ KÜRT DİPLOMAT , VALİ VE BÜYÜK ŞAHSİYETLER - 18/01/2012
OSMANLI DÖNEMİNDE DEVLETE HİZMET EDEN ÜNLÜ KÜRT DİPLOMAT , VALİ VE BÜYÜK ŞAHSİYETLER
TANIKLARIN ANLATIMIYLA ZİLAN DERESİ KATLİAMI - 22/11/2011
TANIKLARIN ANLATIMIYLA ZİLAN DERESİ KATLİAMI
 Devamı
.

H.Abdurrahman KEDALİ
(Bilgi, Sayfası)
DÜŞÜNDÜREN MİZAH KÖŞESİ
ŞAİR VE YAZARLAR KÖŞESİ




Site Haritası
FIKRA KÖŞESİ