![]()
Tarih Dede
tarihdede@semskiasireti.com
ESKİ BİR KÜRT İNANIŞINA GÖRE ELK YADA MEYREMANIN HİKAYESİ
24/07/2011
..
Çocukluğumuzdan beri büyüklerimizin kimilerine göre hurafe, kimilerine göre gerçek olarak bize aktardıkları bazı inançlar vardı. Bu inançlar beynimizde yıllardır anlatıla anlatıla gerçekmiş gibi algılanan bir takım korku ve boş inançlar yaratmıştır. Örneğin güncel yaşamda karşılaştığımız talihsizliklerin bir takım batıl inançlara bağlanması gibi. Derler ki evin içinde tabakta veya saksıda soğan yetiştirilmesi o evde mutlaka bir gün bir cenaze çıkacağına delalettir. Yada cinler demirden korktukları için un çuvalına demir bir tas koyarlar ki cinler un çalmasın veya bereketini kaçırmasın diye. Halk arasında Elk yada Meyreman denilen bir yaratığın hikayesi şöyle anlatılmıştı Bir gece evde cemaat halinde otururken büyüklerin anlattığı ve bizimde can kulağı ile dinlediğimiz buna benzer bir iki olayı anlatacağım. Doğum yaparken kan kaybından ölen kadının ölüm sebebini iç organları ile ciğerlerinin Elk yada Meyreman denilen bir cadı tarafından çalınarak yenmesine bağlanır. “Elké hındıré Jınıké xariye” derlerdi yani Elk kadının iç organlarını yemiş derlerdi. Peki Elk yada Meyreman nedir nasıl ortaya çıkar; Kürt kültüründe yaygın olan bu i İnanışa göre Elk yada Meyreman orta yaşlı, kocaman burunlu ve burnunun üstünde iri bir beni olan, dolaşık kıvırcık ve uzun saçları varmış. Şekilsiz vücut yapısı ve biçimsiz kalçaları varmış, karanlık, izbe ve gasvetli yerleri tercih eden bu Cin vasfındaki kadının sarkık kocaman memeleri varmış, o kadar büyük ve sarkıkmış ki sağ memesini sol omzundan , sol memesini de sağ omzundan arkaya doğru atarmış ta kalçalarına kadar sarkarmış memeleri. İnanışa göre Bu yaratık yeni doğum yapacak kadınlara musallat olur ve doğumlarını zorlaştırır, akabinde de doğum bittikten sonra kadının bütün iç organlarını alarak kadının ölmesine neden olurmuş.Oysa kadın kan kaybından ölmüştür. Hal böyle iken kadın kan kaybı nedenli ile can çekişirken insanlar ruhu huzura kavuşsun diye başında kuran okurlar. Aslında anında doktor götürüp birkaç ünite kan verirlerse sorun ortadan kalkacak. Neyse; Bu elk yada meyreman dediğimiz yaratık gece karanlığında ahırda ata binmeyi ve atın saçlarını örmeyi çok severmiş. Hayvan gece ahırda tepinmeye başlayınca kimse cesaret edipte gitmez bakmaz korkudan . Sabahleyin köylü baktığında at kan ter içindedir. Atın saçları örülmüştür. Biz görmedik böyle bir şey ama hep anlatılırdı. Yine anlatılanlara göre Eğer meyreman birinin atına sürekli musallat olmuşsa önceden atın sırtına katran sürülürmüş meyreman gelip bindiğinde yapışıp kalırmış ve bir daha da kalkamazmış. Ertesi gün kaç kişi ahıra girerek meyremanı attan indirip esir alırmış. Sonrada onu yakalayanlar serbest bırakmayıp ya öldürmediyse meyreman ona tam altı yıl boyunca hizmetkarlık edermiş. Eğer elki altı yıl sonunda da serbest bırakmazsa o evde ömür boyu bolluk ve bereket eksik olmadığı gibi o eve bir daha cin veya başka bir yaratık asla uğramazmış. Elk yada Meyremanı büyüklerimiz geceleri bize masal kıvamında anlatırken hepimiz korkudan büzülüp biri birimize sokulup arkamıza bile bakmaya cesaret edemezdik. Pür dikkat dinlerken bir cismin yere düşerken çıkardığı ses veya gürültü o anda altımızı ıslatmamıza yeterdi. Hele hele büyüklerimizin, çocuklar yatmadan evel ahıra gidip hayvanları kontrol edin demeleri bize hayatımızın en büyük işkencesi gibi gelirdi. Cesaret denen meleke bedenimizi çoktan terk etmişti bile. Bu yaratığın kötü ve korkunç meziyetleri anlatmakla bitmez. Buna mukabil kürt köylüsü kendine göre bir takım çarelerde üretmişti. Mesela ; Elk yeni doğum yapan kadının iç organlarını yemesin diye hala günümüzde bazı yörelerde uygulandığı gibi kadının doğum yapacağı oda veya dama bir erkek at getirilerek kişnetilir yada siyah bir tavuk kesildikten sonra oda içinde çırpına çırpına can verdikten sonra ciğerleri çıkarılıp kulek dediğimiz bacadan “Elk Anneyi rahat bırak” diye haykırdıktan sonra dışarıya fırlatılır. Bu vesile ile Elk bu işlemden ya caydırılır yada oradan uzaklaştırıldığına inanılır. Hatta bir keresinde köyümüzde yaşayan Meta Esmer diye bir kadının boynunda bir bir gırtlak kemiği görmüştüm. Kolye gibi ip geçirip boynuna asmıştı . Anneme sorduğumda annem bana o kemiğin Elke ait olduğunu söylemişti. İnanışa göre Bu kadın zaman zaman cinlerin saldırısına uğrayarak bayılıyormuş. Bu kemik sayesinde artık kendisini rahatsız edilmiyormuş. Ayrıca bu kemik kimde ise evinde bolluk ve bereket olurmuş. Şunu söyleyeyim Esmer teyze ölene kadar yoksullukla hep mücadele etti. Hiç varlık yüzü görmedi. Bu hikaye anlatılırken gecenin nasıl geçtiğini anlayamadık derken konu konuyu açar misali oturanlardan sait amca diye biri hemen başından geçtiğini iddia ettiği bir olayı anlattı. Sait amca anlatırken biz daha beter korku girdabına gömüldük; Sait amca bizim köyümüz ile Söğütlü köyü arasında bulunan ve hiç tekin olmayan bir dereden bahsetti. Bu dere cıvarında cinlerin ini olduğu ve insanlar buradan geçerken cinler bu insanların karşısına hayvan veya yaşlı insan kılına girerek çıkarmış. Bizim eskiden beri Xuli kork dediğimiz Bu dereye uğramadan başka yerden geçmek için yolu en az iki kilometre uzatmak gerekir. Ya bu dereden geçeceksin yada yolunu uzatacaksın. Sait amca o anda ortama hakim olan korku psikolojisi içindeki bizlere hava atarcasına başladı anlatmaya. Diyorki; bir gece ben söğütlüden geliyorum geldim bahsi geçen dereyi tam geçecektim ki baktım ay ışığında bir keçi yavrusu yolun ortasında duruyor hemen eğildim aldım onu atımın terkisine yola devam ettim. O anda bizde içimizden sait amca ne kadar cesaretli, gündüz geçmeye cesaret etmediğimiz dereden gece geçiyor diye düşünürken , Sait Amca devam etti ve dediki vallahi billahi keçiyi atımın terkisine aldıktan sonra merak ettim acaba erkek mi dişimi diye ve elimi hayvanın apış aralarına götürdüğümde hayvan bana dönüp “Merıf desté xwe nade héliké caméra” Yani anlamı şudur; “İnsan erkek adamın hayalarını ellemez” yemin ederim o anda hayvanı atımın terkisinden atıp köye kadar at sürerek arkama bakmadım ve bir daha da gece oradan yalnız geçmedim. Gündüz geçtiğimde mutlaka yanıma biri olurdu. Diye hikayesini bitirirken Dedemin Babama yıllar önce Erivanda iken anlattığı bir hikaye geldi; Hikaye şöyle idi; Dedem Ervanda yaşarken yazın Elegez dağına yaylaya giderlerlermiş, Ve köyde yaz boyunca bir kaç hizmetçi veya yaşlıdan başka kimse kalmazmış. Dedem bir gün yayladan köye bir iş için gelmiş , evin kapısını açarken öğle vakti damdaki kulek dediğimiz bacadan güneş ışığı ortalığı aydınlatmış ancak giriş ve odanın kenar kısımları biraz karanlıkmış; dedem demişki baktım karanlık köşede bir çocuk ayakta duruyor. Beyaz kıras dediğimiz uzun bir gömlek varmıdı üstünde dik dik bana bakıyordu. kimsin diye sorduğumda cevap vermedi. Dayanamayıp kolundan tutarak odanın ortasına getirmeye çalıştım ancak gücüm yetmedi zorla sürükledim ışığa gelince baktımki Defçizoro isimli çok eskiden kendi evimizde baktığımız kedinin bacağını tutup sürüklemişim odanın ortasına. Dönüp beni tırmalamaya çalışınca Korkudan can havli ile elimdeki sopa ile bütün gücümle vurdum kedi bağırarak kaçtı gitti. Ben hemen evi terettim tekrar yaylaya döndüm. Kimseye bir şey anlatmadım inanmazlar diye. Son baharda eve geldiğimizde evde ahırda kediyi aradım evin arka tarafında kelefe dediğimiz etrafı çevirili bir avulumuz vardı defçizoroyu orada güneşlenirken gördüm. Uzaktan beni fark edince öyle hiddetlendiki sanki bir aslan bağırdı gibi bana dişlerini gösterip oradan uzaklaştı. bir dahada defçizoroyu görmedim. Diye anlatırdı babam dedemden duyduğu bu hikayeyi. Halk arasında yaygın olan ve çoğu kesim tarafından kabul edilen birkaç halk inanışını anlatmaya çalıştım. İnanıp inanmamak sizin elinizde. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
İRAN KÜRDİSTANINDAKİ CELALİLERİN YÜREK BURKAN DRAMI - 25/11/2013 |
tarihin sayfalarına geçen kara lekelerden biri olan Celalilerin bu dramının etkilerini hala gideremeyen aileler vardır. Ancak Selahaddin-i Eyyubinin süvari birliklerini oluşturan tarihin bu kahraman aşireti inanç ve azimleri sayesinde bu yaraların |
Nakşibendi Tarikatını Anadolu'ya getiren Ünlü Kürt Düşünürü Mevlana Halid-i Kürdi - 14/05/2013 |
Nakşibendi Tarikatını Anadolu'ya getiren Ünlü Kürt Düşünür Mevlana Halid-i Kürdi |
MERVANİ KÜRT DEVLETİNİN İLK KURUCUSU EBU ABDULLAH EL SÜLEYMAN BİN DOSTIK’IN TRAJİK HAYATI - 30/01/2013 |
MERVANİ KÜRT DEVLETİNİN İLK KURUCUSU EBU ABDULLAH EL SÜLEYMAN BİN DOSTIK’IN TRAJİK HAYATI |
LOZAN ATLAŞMASININ KÜRTLERE KAYBETTİRDİKLERİ VE GÜNÜMÜZE YANSIYAN SANCILARI - 03/12/2012 |
LOZAN ATLAŞMASININ KÜRTLERE KAYBETTİRDİKLERİ VE GÜNÜMÜZE YANSIYAN SANCILARI |
ÇALDIRAN SAVAŞINA FİİLEN KATILMIŞ BAĞIMSIZ KÜRT BEYLİK - AŞİRETLERİ VE AKİBETLERİ - 13/09/2012 |
ÇALDIRAN SAVAŞINA FİİLEN KATILMIŞ BAĞIMSIZ KÜRT BEYLİK VE AŞİRETLERİ |
FATİH SULTAN MEHMET'İN HOCASI MELA ŞEMSEDDİN (ŞEHRESORLU ÜNLÜ KÜRT MOLA GORANİ) HAKKINDA - 27/03/2012 |
FATİH SULTAN MEHMETDİN HOCASI MELA ŞEMSEDİN (şEHRESORLU ÜNLÜ KÜRT MOLA GORANİ) |
ŞEMSKANLILAR İLE BRUKANLILARIN TARİHİ SERÜVENLERİ ARASINDAKİ İLGİNÇ BENZERLİKLER - 24/02/2012 |
ŞEMSKANLILAR İLE BRUKANLILARIN TARİHİ SERÜVENLERİ ARASINDAKİ İLGİNÇ BENZERLİKLER |
OSMANLI DÖNEMİNDE DEVLETE HİZMET EDEN ÜNLÜ KÜRT DİPLOMAT , VALİ VE BÜYÜK ŞAHSİYETLER - 18/01/2012 |
OSMANLI DÖNEMİNDE DEVLETE HİZMET EDEN ÜNLÜ KÜRT DİPLOMAT , VALİ VE BÜYÜK ŞAHSİYETLER |
TANIKLARIN ANLATIMIYLA ZİLAN DERESİ KATLİAMI - 22/11/2011 |
TANIKLARIN ANLATIMIYLA ZİLAN DERESİ KATLİAMI |
![]() |