Yakışıklı Süleyman'ın Acı dolu Hazin SonuBu gerçek hikayede Genç Süleyman’ın ibret verici yaşamı ve hunharca katledilişini okuyacaksınız. Bu hikaye o kadar önemli ve sakıncalarla doludur ki, bazı kişilerin isimlerini değiştirmek zorunda kaldık. Zira Hem mağdur Süleyman’ın hem de karşı tarafın çocukları hala hayatta olup farklı yerlerde yaşamlarını idame etmektedirler. Bu olay 1965 yılında Muş’un bulanık ilçesinin bir köyünde geçmektedir. Süleyman 25 yaşlarında oldukça uzun boylu, sarışın ve yakışıklı bir delikanlıydı. Buraya Erciş ilçesinin Şarbazar köyünden gelmiş köydeki lakabı Şéxé Şarbazaré idi. Köyde başka bir şeyh ailesinden bir kız ile evlendiğinden dolayı buraya gelip yerleşmişti. Maddi durumu oldukça kötü olan Sülo, Kışlık yakacak ve tandır yakacağını tedarik etmek için bütün zamanlarını dağda kırda tezek ve geven toplamakla geçirirdi. Kayın pederinin verdiği bir evde kalıyordu. Hanımı ise Süleyman gibi yapılı bir bayandı ancak Süleyman’ın aksine esmer tenli idi. Kızları ise biri 5 diğeri’de 3 yaşındaydı. Tıpa tıp babalarına benziyorlardı. Kader bazen insanın yüzüne gülmedi mi bir daha da gülmez. İşte bu talihsizlik süleymanı’da bulmuştu. O kadar kibar,dindar, yakışıklı ve çalışkan süleymanı eşi hiç sevmemiş ve sürekli kendisine ihanet etmektedir. Süleyman’ın ise bundan hiç haberi yok ve karısına çok güvenmektedir. Komşularda hiç farkında değiller. Çünkü Eşi ihaneti gayet profesyonelce icra etmektedir. Süleyman’ın köydeki en candan arkadaşı köy’ün gece bekçisi idi. Çünkü ikisinin de eşleri teyze çocuklarıydı. Ekin ekip ve biçe zamanında hep müşterek çalışarak yardımlaşırlardı. Süleyman’ın eşinin ihanet furyası yavaş yavaş kıvılcımlar atmaya başlamış ve sinyaller vermeye başlamıştı. Bir gün Süleyman’ın eşi ile Bekçinin eşi beraber tezek yığını (Qalağ) yaparken köyden işsiz güçsüz biri (ismi bizde saklı.ancak açıklayamıyoruz) karşıda Süleymanın eşi ile işaretleşirken Bekçinin eşi bunun farkına varmış ve gözlerine inanamamıştı, nasıl olurda Süleyman gibi bir eşin varken bu tipsiz cüce boylu adama kendini kaptırırsın demekten kendini alamadı ve Süleymanın eşini kenara çekerek ne yapıyorsun aklını başına al, Süleyman gibi bir kocan var neden adam demeye yüz şahit gerektiren bu tipsiz ve cüce adama bakarsın diye sorduysa da Süleymanın eşi gülümseyerek konuyu geçiştirdi. Artık Süleymanın eşinin işi çığırından çıkardığı ayan beyan ortaya çıkmıştı. Günler böylece geçmiş mevsim Ağustos ayına gelmiş ve Süleyman işlerini bitirerek kışlık ihtiyaçlarını tedarik etmek için köylülerle beraber kağnı arabalarından oluşan konvoyla Malazgirt’e gitmişti. Aradan iki gün geçti köylüler hemen hemen tamamen evlerine dönmüşlerdi. Ancak Süleyman ortada yoktu.Süleymanın neden gelmediği Eşine sorulduğunda, Süleyman’ın Erciş’teki anne babasının yanına gittiğini ve birkaç güne kadar geleceğini söylüyordu. Ancak aradan 10 geçmesine rağmen Süleyman’ın hala gelmemesi bazı şüphelerin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Köyde yavaş yavaş kımıldamalar başlamış ve sağa sola sormaya başlamışlardı. Hatta Erciş’e adam yollayarak Süleyman’ın akıbeti hakkında soruşturuyorlardı. Ancak Süleyman’ın Erciş’e hiç gitmediği anlaşılınca şüpheler, çelişkili ifadeler veren karısının üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştı. Tez elden muhtar ve bekçi beraberce İlçeye gidip Jandarmaya haber verdiler. Jandarma köye gelip, Süleymanın karısını sıkıştırınca, gerçekler çorap söküğü gibi peş peşe geldi. Ve itiraf etti. Süleyman’ı öldürdüler dedi. Jandarma Kimin öldürdüğünü sorunca Falancanın oğlu S.. ( ismi bizde saklı ) ile babasının onu öldürdüğünü ifade etti. Cenazesini de ilçe yolunda bir tarlaya gömdüklerini söyleyince oraya gidildi ve cenaze bulundu, ancak cenazenin süleyman’a ait olduğunu söylemek çok zordu, zira on beş gün boyunca Ağustos sıcağında kalan Ceset tanınmayacak kadar şişmiş, kurtlanmış ve hayvanlar tarafından kısmen parçalanmıştı. Cenaze köye getirildi, köylü cem’an oradaydı, kadınlar bir tarafa toplanmış ağlıyor bir yandan da Süleymanın eşi ile dostuna lanet okuyorlardı. Kokudan ceset’e yaklaşmak imkansızdı. Köy imamı Molla Abdulsamed cenazeyi yıkamaktan imtina etti, bunu yıkamak imkansız dedi ve başkasının yıkamasını istedi. Ancak köyün büyükleri araya girerek hocaya bir keçi vererek onu ikna ettiler ve cenaze yıkandı. Ertesi gün defnedildi. Bütün bu olayların nasıl geliştiğini Süleymanın karısı şöyle itiraf etmişti; Süleyman Malazgirt’e gidince dostuma haber verdim eve geldi beraberce evde kaldık ve Hayat boyu beraber yaşamak için Süleyman’in ortadan kaldırılması gerektiğini kararlaştırdık. Planımızı yaptık, onu öldürmek için bütün hazırlıklarımızı yaparak bekledik, ancak Süleyman planımızı bozdu bir gün önceden geldi. Süleyman bizden şüphelenmiş ve programını bozarak erken gelmiş ve ahırın penceresinden gizlice girerek yatağımızın başına geldiğinde dostumla ikimizde yataktaydık. Meğer dostumun babasının de bu işten haberi varmış o anda o da içeri girdi biz süleymanla boğuşurken o arkadan süleymanın kafasına vurunca Süleyman düştü ve dostumla ikimiz üzerine atıldık, dostumun babası dışarı çıkıp nöbet tutarken biz içerde uzun boğuşmalar sonucu Süleymanı birçok yerinden bıçaklayarak devirdik ancak henüz ölmemişti. Bana hep bakıp duruyor köşede uyanıp ağlayan kızlarıma bakıyordu. Sabah olmuş hala Süleyman’da can vardı, ancak şuuru kapanmıştı. Onu ahıra sürükleyip ahırın yemliğinin içine atarak üstünü örttük. Dostumun babası cesedi bir gece kimseye görünmeden götürüp ortadan kaldırmamızı tembihledikten sonra evine gitti. Bende kızlarıma babanız hastalandı onu hastaneye götürdük deyip kandırdım. Ceset dört gün boyunca ahırda kaldı.Çünkü fırsat bulup ta çıkaramadık. Sonuçta bir gece sabaha karşı cesedi gizlice kağnıya yükleyerek götürüp İlçe yolunda bir tarlanın içine gömdük. Bütün mesele bundan ibaret deyip suçunu itiraf etti. Sonrasında Süleyman'ın karısı ile dostu önce Muş kapalı Ceza ve Tevkif evine ardında da Diyarbakır ve adana ceza evlerine nakledildiler. Teammüden tasarlayarak adam öldürme suçundan önce müebbet ardında da 24 yıl ağırlaştırılmış hapis ile tecziye edilen yasak aşk failleri 1974 yılında Cumhuriyetin 50. Yılı münasebeti ile çıkarılan genel aftan yararlanarak tahliye edildiler. Süleymanın eşi bir daha o köye dönmedi, bazı rivayetlere göre Diyarbakır genel evine düşmüş dediler, ancak bazı kişiler de onu ceza evinden tanıyan bir gardiyan genel evden çıkararak onunla evlenmiş dediler. Ancak bütün bunlar rivayet aşamasında kaldı. Dostu ise tekrar köyüne döndü ancak karısı ve çocukları köyü terk edip gitmişlerdi. Halen nerede oldukları bilinmiyor. Naçizane bendeniz o köye gittiğimde Kadının dostu olan zat fakirlik ve hastalıklarla mücadele ediyor ve harman zamanı köylülerden zekat istiyordu. Zekat veren de vardı vermeyen de vardı. Ancak hak ettiği kasvetli ve yoksul hayatı devam ediyordu. Süleymanın kızları ise Süleymanın cenaze defin işlemlerinden sonra akrabaları tarafından Erciş’in Şarbazar köyüne götürüldüler. Aradan yıllar geçmesine rağmen bu ibret dolu kötü efsane hala anlatılmakta ve kötü faili olan biri için Seninde akibetin Süleymanın karısının akibeti gibi olacak diyorlar. Kısacası bu olay, hayatta olmasını istemediğimiz ve asla tasvip etmediğimiz bir musibet olarak hafızalara kazındı. Bu olayda olan, hayat dolu yakışıklı Süleyman’ a oldu, bir ihtiras uğruna bir aile dağıldı, bir Süleyman katledildi. Umarız bu olay’dan , bu yola meyilli insanlar bir ders çıkarır. Çünkü bir musibet bin nasihatten daha iyidir.
Derleme Memedé Kazım
www.semskiasireti.com |
4669 kez okundu |
Yorumlar |
düzeltme 03/07/2014 07:48 (Sonrasın da bekçinin karısı ) değilde (sülonun karısı ve dostu olmalı) diye düşünüyorum.
Selamlar. Van Çaldırandan Hüsnü YILDIRIM Misafir - hüsnü yıldırım |