• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/semskiasireti
  • https://www.twitter.com/semski_asireti

SONSUZA KADAR BARIŞ, BİRLİK VE KARDEŞLİK İÇİN EL ELE

Üyelik Girişi
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi16
Bugün Toplam1137
Toplam Ziyaret16002812
ŞEMS KİMDİR
ŞEMSKANLILARIN TARİHİ
BÜYÜKLERİMİZ
DRAMATİK HAYATLAR
SİTEMİZİ BEĞENİN
Saat
Title of the document

1

Şemskanlı Aslanê Keso

Erivan Muhacır Şemskanlı Aslané Keso’nun  Hikayesi

Aslan , 1639 yılında izalanan Kasrı Şirin Antlaşması ile  Osmanlı topraklarına dahil edilen Erivan’da yaşayan Şemskanlılardandı. Buraya Bazı kaynaklara gore  Doğubeyazıttan bazı kaynaklara gore ise İran’ın  Xoy (Khoy) şehrinden göç etmişlerdi. Asıl adı Hasan olan Şemskanlı Keso ile yine Şemskanlı olan Kewé’in  oğludur. 1897 yılında Erivan yakınlarındaki Tezekend  köyünde dünyaya gelmiştir. Oldukça  yapılı ve açık tenli olan Aslan çevresinde sevilen bir çocuk olarak büyüdü. Diğer erkek kardeşlerinin en büyüğü olan Aslan  erken yaşta babasının vefatı üzerine amcası Sofi Mıhemed’in yanında büyüdü ve  Kur’an dersleri aldı.  Aslan 20 yaşına geldiği dönemlerde Ermeni tehciri  nedeni ile   yer değiştirmeler başladı. Halk arasında  Ermenistan,Gürcistan ve Azerbaycan’dan Anadolu ya göçlere ve Anadolu topraklarından  özellikle Ermenistan’a yapılan  göçlere  “Êl Ûrıs Lı Hevketin” derlerdi. Yani Ermeni tehcirinin başlangıcından sonuçlanmasına kadar geçen bu sürece  bu ismi verirlerdi. İşte bu dönemde hem Rus hemde Ermeni saldırıları  yoğunlaşmaya başladığı bir zamanda Aslan ve Beski aşiretinden 2 arkadaşı ile Fılıstana érmeniya dedikleri bir bölgeye bir iş için gittiklerinde, orada 5-6 gün  kaldıkları sırada  köydeki  müslüman evlere  Ermeni ve Rus silahlı güçleri saldırıp tek tek evleri nasıl aramaya başladıklarını  ve kendilerinin nasıl kurtulup kaçtıklarını şöyle anlatmıştı.

 Misafir olduğumuz  Eski yanaşmalarımızdan Ermeni  birinin evinde gizlenirken  kapıya silahlı adamlar dayanıp ısrarla içeri girmeye çalışıyorlardı. Çok eski komşumuz ve  yanaşmamız olan Ev sahibi gelip bize  ahırın arka tarafındaki  Kulek’ten(Kulek ahırın ışık alması için  ahırın tepesine yapılan küçük pencereye denir) çıkabilirmisiniz dedi, bizde ona sen onları oyala  biz oradan çıkmaya çalışacağız dedim. Kulek dar olduğundan uzun uğraşı sonunda  dışarı çıkarak   karanlıkta  izimizi kaybettirdik.  Dağlarda bazen gizlenerek bazende yürüyerek ertesi gün akşam üstü köye vardığımızda, köyde in cin top oynuyordu, yani hiç bir Allahın kulu yoktu. Silahlı Rus ve Ermenilerin köyü bastıklarını anladık. Gizlice evlerimize girdik kapılar açıktı, karanlıkta Péçıranın üzerinde çırayı aldım kırgut ile  çırayı yaktım.(Kırgut: ucunda çabuk yanan alaşımdan  yapılmış bir çeşit kibrit çöpü gibi olup, her hangi bir cisme sürtüldüğünde alev alarak yanan bir maddedir. Türkçe’de buna Karpit derler.)

Evde kimse yoktu hatta köyde bile kimse kalmamıştı. Ahıra gittiğimde  yük taşıyamayacak kadar zayıf ve küçük olan  hayvanlar dışında diğer hayvanları ailelerimiz kaçarken  yük yüklemek için almışlardı. Bécan isimli arap atımızda  yoktu.  Karnımızı doyurmak için  Sofi Mıhemed Amca’mın  damına  girdiğimde bütün güvercinleri  ahırın ağaçlarına tünemişti.  Bir çoğunu yakalayıp kestik O gece hem karnımızı doyurduk hemde kaçarken  yiyebileceğimiz erzakımızı hazırladık. Ertesi gün köyde  kalıp karanlığın çökmesini bekledik, çünkü gündüz çıkıp kaçma şansımız yoktu. Mecburen  gizlenerek bekledik. Gündüzleri gizlenip , gecelere  koşarak yol alıyorduk, Bir ara Beskilerin bir köyüne vardığımızda o köyde boştu, hiç kimse kalmamıştır. Ermeni ve Rusların öldürdükleri insanların  etlerini yiyen azgın köpekler bizi görünce saldırlar, kendimiz zar zor bir evin avlusuna attık, köpekler  gittikten sonra  inilti ve imdat sesi dikkatimizi çekti, avlunun  köşesindeki  buğday kuyusunda  iki kişiyi ayaklarından bağlayıp kuyunun ortasına karşıdan karşıya koydukları  ağaçtan aşağıya sallandırmışlardı.  Adamları üçümüz kuyudan çıkarıp  duvarın dibine  çektik ağızlarına su verdik biri  konuşuyordu, öteki ise sadece bir yudum su içip yığıldı kaldı. Bunlar Beski aşiretinden  iki kardeş idiler. Yanımdaki arkadaşlarımdan biri tanıdı onları, Neler olduğunu sorduğumuzda, Fılle(Yezidi)  ve Ermenilerin yaptığını bir çok kişiyi öldürdüklerini, genç kız ve  kadınları götürdüklerini anlattılar.  Diğer kalanlar ise kaçarak kurtuldular, bizide kuyuya bağladılar.

Biz adamları bıraktıktan sonra yola devam edip Aras nehri yakınlarındaki Cemaldina  köyüne geldik ve çok geçmeden  bizimkilere ulaştık, Annem beni uzaktan görünce bağırarak Aslan geldi demiş, ancak yanındakiler inanamamış,”Biz o kadar şanslımıyız ki Aslan onların elinden kurtulup  buraya gelsin demiş.” Yanlarına gittiğimizde annem bayıldı, Kardeşlerim Hüseyin Hasan,Ali,Perişan ve Sûté’yi görünce  çok mutlu olmuştum. Amcam Sofi Mıhemed, Sofi Eko,ve Sano  beni sardılar kokladılar. Bu arada bizde  Aras nehrine  yaklaşmıştık, Ruslar, demir ayaklı körünün  tahtalarını ateşe vermişlerdi.  Amcalarımızla beraber köprünün üzerine halı keçe ve kilimlerimizi serdikten sonra aileler köprünün üzerinden geçti, bende  Bécan isimli atımızın tayını kucağımda köprüden geçirerek karşıya geçirirken Bécan ise yükü ile beraber Aras suyundan geçerek karşıya geçti. Böylece  bütün kafile  karşıya geçtikten sonra yola devam ederek zaman zaman dinlenerek bir kaç gün içinde Bitlis’in Tatvan İlçesinin Küçüksu (Kotum) köyüne  vardık.

 Aslané Keso bu olayı  yaşadığı dönemde 22 yaşına girmişti. Kotum köyü eski Ermeni köyü idi Ermeniler kaçarken  köyü tamamen boşaltmışlardı. Kafileler  köydeki evlere dağılarak yerleşene kadar mevsim sonbaharı bulmuştu. Çetin kış şartlarının altında bahar aylarıydı ve yağmurlar başlamıştı. Aslan’ın ailesinin yerleştiği ev oldukça eski idi  yağan yağmur  yüzünden  içinde ailesi oturduğu sırada dam çatırdamaya başladı  tam  dam çökmek üzere iken Aslan  Hızla  ayağa kalkarak çökmekte olan  mertekleri  bütün gücü ile kaldırmaya çalışırken annesi ile kardeşleri dışarıya  koştular ancak kırılan bir  ağacın sivri  tarafı Aslanın kafasına düştü ve  ve Aslan enkazın altında kaldı. Anında  koşarak Aslanı enkazın altından çıkardırlar ancak ağır yaralanmıştı. O dönemlerde hastane veya doktor bulma imkanı olmadığından  1919 yılında yaralandığının  üçüncü günü durumu iyice ağırlaşmaya başlamış ve zaman zaman  rahmetli babası Keso’yu  (Hasan) sayıklıyordu. Bazende kotumda gönlünü kaptırdığı bir kızdan bahsediyordu. Annesi ona Allahın izni ile sen iyileşeceksin dediklerinde yüzü gülüyor ve inşallah diyordu ve ekliyordu, Diyordu ki; Eğer ben iyileşirsem  bana  sevdiği kızı isteyecekmisiniz, diye soruyordu. Bunun üzerine  yanında hazır olan kızın babası anlayış göstererek  kızına durumu anlattı ve kızı aslanın yanına getirip  odadan dışarı çıkarak onları yanlız bıraktılar. Aslan sevdiği kızla konuştuktan bir kaç saat sonra  hakkın rahmetine kavuştu. Kotum’da  köyün hemen dışındaki bir tarlada defnedildi. Bu gün o yer müslüman mezarlığı olarak kullanılmaktadır. Bu olay üzerine  Şemskanlılar o köyü terk ettiler. Bir kısmı Kars’ın Ölçülü Köyü(wezn) bir kısmı Digor’un Merweng ve Naxşivan  köylerine  göçerken Aslanın ailesi ve ile Amcası Sofi Mehmed’in ailesi  yakın akrabaları olan Mala Şemsé Çaço’nun  ailesinin oturduğu Patnos’un  Kosa köyüne taşındı . Sofi Mehmet orada vefat etti. Bir kaç yıl sonra da aile Muşun Bulanık ilçesine taşındı. Aslan’ın Kardeşlerinden Hüseyin ve Hasan Bursada vefat etti. Ali ise vasiyeti üzerine Kotum’da Aslan’ın yanına defnedildi. Aslan'ın bu dramatik hayatı  onu bilenler arasında hala ilk günkü gibi hüzünlü  bir şekilde  anlatılır.


Derleme: Memedé Kazım
Kaynak:1-Kazım Keklik
           2-Z.Rende
           3-Yusuf Ayhan

UYARI: Bu sitedeki bütün materyallerin her hakkı saklıdır. İzin alınmadan ve kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz ve kopyalamak suretiyle elektronik ortamda kullanılamaz ve kitaplaştırılamaz. Not:Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan www.semskiasireti.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz...

5055 kez okundu

Yorumlar

bu nasıl adelet     04/08/2013 14:48

benim rahmetli annem anlatırdı annemde ordan kaçmış dedemle o nehirden nasıl geçtiklerini ve neler çektiklerini ne zorluklar çekmişler annem ağrı küpkıranda oturuyordu dedemin adı süleyman karadeniz allah hepsinin hakkını o zalimlere bırakmasın inş
Misafir - mehmet artuç

.

H.Abdurrahman KEDALİ
(Bilgi, Sayfası)
DÜŞÜNDÜREN MİZAH KÖŞESİ
ŞAİR VE YAZARLAR KÖŞESİ




Site Haritası
FIKRA KÖŞESİ