Şemskanlı Aslanê KesoErivan Muhacır Şemskanlı Aslané Keso’nun Hikayesi Aslan , 1639 yılında izalanan Kasrı Şirin Antlaşması ile Osmanlı topraklarına dahil edilen Erivan’da yaşayan Şemskanlılardandı. Buraya Bazı kaynaklara gore Doğubeyazıttan bazı kaynaklara gore ise İran’ın Xoy (Khoy) şehrinden göç etmişlerdi. Asıl adı Hasan olan Şemskanlı Keso ile yine Şemskanlı olan Kewé’in oğludur. 1897 yılında Erivan yakınlarındaki Tezekend köyünde dünyaya gelmiştir. Oldukça yapılı ve açık tenli olan Aslan çevresinde sevilen bir çocuk olarak büyüdü. Diğer erkek kardeşlerinin en büyüğü olan Aslan erken yaşta babasının vefatı üzerine amcası Sofi Mıhemed’in yanında büyüdü ve Kur’an dersleri aldı. Aslan 20 yaşına geldiği dönemlerde Ermeni tehciri nedeni ile yer değiştirmeler başladı. Halk arasında Ermenistan,Gürcistan ve Azerbaycan’dan Anadolu ya göçlere ve Anadolu topraklarından özellikle Ermenistan’a yapılan göçlere “Êl Ûrıs Lı Hevketin” derlerdi. Yani Ermeni tehcirinin başlangıcından sonuçlanmasına kadar geçen bu sürece bu ismi verirlerdi. İşte bu dönemde hem Rus hemde Ermeni saldırıları yoğunlaşmaya başladığı bir zamanda Aslan ve Beski aşiretinden 2 arkadaşı ile Fılıstana érmeniya dedikleri bir bölgeye bir iş için gittiklerinde, orada 5-6 gün kaldıkları sırada köydeki müslüman evlere Ermeni ve Rus silahlı güçleri saldırıp tek tek evleri nasıl aramaya başladıklarını ve kendilerinin nasıl kurtulup kaçtıklarını şöyle anlatmıştı. Misafir olduğumuz Eski yanaşmalarımızdan Ermeni birinin evinde gizlenirken kapıya silahlı adamlar dayanıp ısrarla içeri girmeye çalışıyorlardı. Çok eski komşumuz ve yanaşmamız olan Ev sahibi gelip bize ahırın arka tarafındaki Kulek’ten(Kulek ahırın ışık alması için ahırın tepesine yapılan küçük pencereye denir) çıkabilirmisiniz dedi, bizde ona sen onları oyala biz oradan çıkmaya çalışacağız dedim. Kulek dar olduğundan uzun uğraşı sonunda dışarı çıkarak karanlıkta izimizi kaybettirdik. Dağlarda bazen gizlenerek bazende yürüyerek ertesi gün akşam üstü köye vardığımızda, köyde in cin top oynuyordu, yani hiç bir Allahın kulu yoktu. Silahlı Rus ve Ermenilerin köyü bastıklarını anladık. Gizlice evlerimize girdik kapılar açıktı, karanlıkta Péçıranın üzerinde çırayı aldım kırgut ile çırayı yaktım.(Kırgut: ucunda çabuk yanan alaşımdan yapılmış bir çeşit kibrit çöpü gibi olup, her hangi bir cisme sürtüldüğünde alev alarak yanan bir maddedir. Türkçe’de buna Karpit derler.) Evde kimse yoktu hatta köyde bile kimse kalmamıştı. Ahıra gittiğimde yük taşıyamayacak kadar zayıf ve küçük olan hayvanlar dışında diğer hayvanları ailelerimiz kaçarken yük yüklemek için almışlardı. Bécan isimli arap atımızda yoktu. Karnımızı doyurmak için Sofi Mıhemed Amca’mın damına girdiğimde bütün güvercinleri ahırın ağaçlarına tünemişti. Bir çoğunu yakalayıp kestik O gece hem karnımızı doyurduk hemde kaçarken yiyebileceğimiz erzakımızı hazırladık. Ertesi gün köyde kalıp karanlığın çökmesini bekledik, çünkü gündüz çıkıp kaçma şansımız yoktu. Mecburen gizlenerek bekledik. Gündüzleri gizlenip , gecelere koşarak yol alıyorduk, Bir ara Beskilerin bir köyüne vardığımızda o köyde boştu, hiç kimse kalmamıştır. Ermeni ve Rusların öldürdükleri insanların etlerini yiyen azgın köpekler bizi görünce saldırlar, kendimiz zar zor bir evin avlusuna attık, köpekler gittikten sonra inilti ve imdat sesi dikkatimizi çekti, avlunun köşesindeki buğday kuyusunda iki kişiyi ayaklarından bağlayıp kuyunun ortasına karşıdan karşıya koydukları ağaçtan aşağıya sallandırmışlardı. Adamları üçümüz kuyudan çıkarıp duvarın dibine çektik ağızlarına su verdik biri konuşuyordu, öteki ise sadece bir yudum su içip yığıldı kaldı. Bunlar Beski aşiretinden iki kardeş idiler. Yanımdaki arkadaşlarımdan biri tanıdı onları, Neler olduğunu sorduğumuzda, Fılle(Yezidi) ve Ermenilerin yaptığını bir çok kişiyi öldürdüklerini, genç kız ve kadınları götürdüklerini anlattılar. Diğer kalanlar ise kaçarak kurtuldular, bizide kuyuya bağladılar. Biz adamları bıraktıktan sonra yola devam edip Aras nehri yakınlarındaki Cemaldina köyüne geldik ve çok geçmeden bizimkilere ulaştık, Annem beni uzaktan görünce bağırarak Aslan geldi demiş, ancak yanındakiler inanamamış,”Biz o kadar şanslımıyız ki Aslan onların elinden kurtulup buraya gelsin demiş.” Yanlarına gittiğimizde annem bayıldı, Kardeşlerim Hüseyin Hasan,Ali,Perişan ve Sûté’yi görünce çok mutlu olmuştum. Amcam Sofi Mıhemed, Sofi Eko,ve Sano beni sardılar kokladılar. Bu arada bizde Aras nehrine yaklaşmıştık, Ruslar, demir ayaklı körünün tahtalarını ateşe vermişlerdi. Amcalarımızla beraber köprünün üzerine halı keçe ve kilimlerimizi serdikten sonra aileler köprünün üzerinden geçti, bende Bécan isimli atımızın tayını kucağımda köprüden geçirerek karşıya geçirirken Bécan ise yükü ile beraber Aras suyundan geçerek karşıya geçti. Böylece bütün kafile karşıya geçtikten sonra yola devam ederek zaman zaman dinlenerek bir kaç gün içinde Bitlis’in Tatvan İlçesinin Küçüksu (Kotum) köyüne vardık. Aslané Keso bu olayı yaşadığı dönemde 22 yaşına girmişti. Kotum köyü eski Ermeni köyü idi Ermeniler kaçarken köyü tamamen boşaltmışlardı. Kafileler köydeki evlere dağılarak yerleşene kadar mevsim sonbaharı bulmuştu. Çetin kış şartlarının altında bahar aylarıydı ve yağmurlar başlamıştı. Aslan’ın ailesinin yerleştiği ev oldukça eski idi yağan yağmur yüzünden içinde ailesi oturduğu sırada dam çatırdamaya başladı tam dam çökmek üzere iken Aslan Hızla ayağa kalkarak çökmekte olan mertekleri bütün gücü ile kaldırmaya çalışırken annesi ile kardeşleri dışarıya koştular ancak kırılan bir ağacın sivri tarafı Aslanın kafasına düştü ve ve Aslan enkazın altında kaldı. Anında koşarak Aslanı enkazın altından çıkardırlar ancak ağır yaralanmıştı. O dönemlerde hastane veya doktor bulma imkanı olmadığından 1919 yılında yaralandığının üçüncü günü durumu iyice ağırlaşmaya başlamış ve zaman zaman rahmetli babası Keso’yu (Hasan) sayıklıyordu. Bazende kotumda gönlünü kaptırdığı bir kızdan bahsediyordu. Annesi ona Allahın izni ile sen iyileşeceksin dediklerinde yüzü gülüyor ve inşallah diyordu ve ekliyordu, Diyordu ki; Eğer ben iyileşirsem bana sevdiği kızı isteyecekmisiniz, diye soruyordu. Bunun üzerine yanında hazır olan kızın babası anlayış göstererek kızına durumu anlattı ve kızı aslanın yanına getirip odadan dışarı çıkarak onları yanlız bıraktılar. Aslan sevdiği kızla konuştuktan bir kaç saat sonra hakkın rahmetine kavuştu. Kotum’da köyün hemen dışındaki bir tarlada defnedildi. Bu gün o yer müslüman mezarlığı olarak kullanılmaktadır. Bu olay üzerine Şemskanlılar o köyü terk ettiler. Bir kısmı Kars’ın Ölçülü Köyü(wezn) bir kısmı Digor’un Merweng ve Naxşivan köylerine göçerken Aslanın ailesi ve ile Amcası Sofi Mehmed’in ailesi yakın akrabaları olan Mala Şemsé Çaço’nun ailesinin oturduğu Patnos’un Kosa köyüne taşındı . Sofi Mehmet orada vefat etti. Bir kaç yıl sonra da aile Muşun Bulanık ilçesine taşındı. Aslan’ın Kardeşlerinden Hüseyin ve Hasan Bursada vefat etti. Ali ise vasiyeti üzerine Kotum’da Aslan’ın yanına defnedildi. Aslan'ın bu dramatik hayatı onu bilenler arasında hala ilk günkü gibi hüzünlü bir şekilde anlatılır. |
5055 kez okundu |
Yorumlar |
bu nasıl adelet 04/08/2013 14:48 benim rahmetli annem anlatırdı annemde ordan kaçmış dedemle o nehirden nasıl geçtiklerini ve neler çektiklerini ne zorluklar çekmişler annem ağrı küpkıranda oturuyordu dedemin adı süleyman karadeniz allah hepsinin hakkını o zalimlere bırakmasın inş Misafir - mehmet artuç |