Kırbaçlı Paşa' konuştu: O dönem 7 kişi öldü.. 7 kişi 3 senede çok değil.. Evet işkence olmuştur.. Kırbaç değil asam vardı. 12 Eylül’ün Kahramanmaraş
Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı emekli Tümgeneral Yusuf
Haznedaroğlu,Radikal'e konuştu. Haznedaroğlu, öğretmen Ali Ekber
Yürek’in 12 Eylül’de işkenceyle öldürüldüğü iddiasıyla ilgili
soruştarmada ‘şüpheli’. Ali Ekber Yürek aynı zamanda, akıbeti tam 30
yıl sonra mezarı açılarak araştırılacak ilk 12 Eylül kurbanı. Hakkında
11 bin 500 şikâyet dilekçesi bulunan Haznedaroğlu, Ali Ekber Yürek’in
adını anımsamadığını, böyle bir gözaltı işleminin olmadığını, ancak
öğretmenin bir dönem Kahramanmaraş’ta operasyonlar yapan Kayseri Hava
İndirme Tugayı’nca gözaltına alınmış olabileceğini ileri sürdü.
Kendisini işkenceyle suçlayan eski mahkum Hamit Kapan’ın da yalan
söylediğini ve bir dizi siyasi cinayetin faili olduğunu iddia eden
Haznedaroğlu, Kahramanmaraş’ta görevli olduğu 1980 - 1983 yılları
arasında ‘tüm engelleme çabalarına rağmen’ işkenceli sorguların
yapıldığını ve bir ölümün meydana geldiğini ilk kez açıkladı. Ali Ekber Yürek’i hatırlıyor musunuz? Dosyalarımı karıştırdım. Bu adamın ismine rastlayamadım. Kurmay başkanıma açtım, o da hatırlamıyor. Spor salonunda sorgulama
İntihar olarak da mı geçmiyor? Hayır, hiçbir türlü geçmiyor. Adamın ismi yok. Ağabeyi Mehmet Yürek, kardeşinin 25 Mayıs 1981’de… Bizim
sıkıyönetim komutanlığı yardımcılığının sorgulama yeri,
Kahramanmaraş’taydı. Afşin’de sorgu yerimiz yoktu. Oraya ekip gider,
birini yakalar, getirir. Yatılı bölge okulu? Maraş’tadır.
Orası eski eğitim enstitüsü binasıdır. Sıkıyönetim karargâhının olduğu
yerdir. Sorgulamalar onun spor salonunda yapılırdı. Belki yakalandığı
an birtakım şeyler sorulabilir operasyonu devam ettirmek için. Ama bu
sorgulama ehil ellerde yapılır. Herkes yapamaz ki. Ali Ekber Yürek’in orada kum torbalarıyla dövülme esnasında öldüğü iddia ediliyor. Alakası yok. Bir kere adam yok ki, bu olsun. Böyle biri hiç olmadı mı? Olmayan birini mi tartışıyoruz? Böyle bir adam mutlaka vardır. Ama bu şekilde ölmemiştir. Olsa resmi kayıtlarda olur. Dolayısıyla TSK kayıtlarında da yoktur mu demek lazım? Yoktur
diyemezsiniz. Yalnız şu olmuştur bir tarihte: Kayseri Hava İndirme
Tugayı geldi, bizim yetkilerimizi kaldırıp operasyonlar yaptılar.
Onlarda kayıtları olabilir. Tarafımızdan gözaltına alınmış değil. ‘Normal’ ölüm Hamit
Kapan’la konuştum. Fehim Özarslan ve Mehmet Ceren’le arkadaş olduğunu,
birinin boynunun kırılması suretiyle, diğerinin iç organlarının
patlaması suretiyle öldüğünü söyledi. (Fehmi Özarslan’ı anımsayamıyor) O isim yabancı gelmiyor bana. Bulursam size iletirim. Mehmet Ceren? (Mehmet Ceren’e ait otopsi raporu ve ifadeleri içeren dosyayı gösteriyor.) İfadelerden
okuyorum. Polis Mehmet Şerif Üzek demiş ki: Sanık, ben rahatsızım dedi.
Oturtup ayılttık. Salonda bekletiliyordu. Biraz sonra fenalaştı… Bu
anlatım size inandırıcı geliyor mu? Hastaneye gitti, benim bildiğim. Eksiklik var. Devam
ediyorum: Doktora haber verdik. Geldi. Masaj yaptı, ölmemişti.
Hastaneye sevk edildi. Orada öldü. Böylesi bir ölüm garip değil mi? Kesinlikle garip değil. Doğru olduğunu da düşünün. Siz tersten bakıyorsunuz. Ama olağanüstü bir dönemde yaşıyoruz. Olağanüstü bir dönemde olanların hepsi olağanüstü olmaz ki. Tüm ifadeler tek kalem. Celal Tekin, Niyazi Alpay… Sadece isimler değişiyor. Beyefendi, savcılık tahkikat yaptı. Bu ifadelere kalmaz o. Normal ölüm olabilir mi? Doktor eğer normal dediyse normaldir. 1980-1983 arasında sizin sorgularda işkence yöntemine başvuruldu mu? Bunu
engellemek için elimden ne gelirse yaptım. Benim odamla sorgulamanın
yapıldığı yer arasında 50 metre mesafe vardı. Her yarım saatte, her
fırsat bulduğumda, kontrol etmeye gayret ettim. Şunu söyleyeyim: Türk
polisi dünyanın en iyi polisidir. Benim zamanımdakileri söylüyorum. En
işkence yapmayandır. En iyi kalpli olanı Tük polisidir. Ama bunların
içerisinde tek tek münferit olarak yapanlar elbette olmuştur. Olanları
mahkemeye verdik. Mahkûm da ettirdik. Hiç ölüm olayı meydana geldi mi? Geldi. Cennet Değirmenci? Değirmenci var. Operasyonlardaki ölümler dahil toplam yedi kişi öldü. Yedi kişi çok önemli bir rakam değil mi? Üç
senede çok önemli bir rakam değil, başka yerlere bakarsanız. Ama
çatışmalarda da ölen var bunların içinde. İntihar edenler var. Gözaltında kötü muameleden kaynaklı kaç kişi var? Bir kişi vardı. Onu mahkemeye verdik. O polisler de mahkûm oldu. Bir de şöyle iddialar var: Sorgu sırasında elektrik verme… Bunların tekniğini bilmem. Klasik iddialardır, hep söylenir. Filistin askısı, elektrik… Kırbaç meselesi Peki Hamit Kapan’ın iddia ettiği gibi, 200 günü bulan sorgulamalar oldu mu? Buna
haksız demeyeceğim. Ben bir usul koymuştum. Hafta sonları halkı
toplardık. Vali, ben, belediye başkanı, DSİ Müdürü, hepsi halka hesap
verirdi. Bir gün bir vatandaş bana dedi ki, adaletten bahsediyorsun ama
adil değilsin. Oğlumu 90 gündür içerde tutuyorsun, dedi. Polisler hücum
ettiler. Dedim, durun. Gittik inceleme yaptık. Sade onun oğlu değil, 90
kişi boş yere yatıyormuş. Kimin emriyle? Bizim emrimizle. Biz gözaltına aldık. Neden tuttunuz? 380
kişiyi gözetim altına almışlar. Bir kişinin sorgulaması saatler, günler
sürüyor. İşte o bize bir ders oldu. Ondan sonra tedbirler aldık. 210 gün olduğu da iddia ediliyor. Bu doğru mu? Evet de desem yalan olur, hayır da desem yalan olur. Ama 90 günü bulmuştur. Umurumdaydı... Peki şu doğru mu: Bir kırbacınız olduğu, arada bir dövdüğünüz… Hadi canım sen de! (Gülüyor.) Söylendiği için soruyorum. Kırbaç dediğiniz nedir biliyor musunuz, asa vardır bizde, generallere verilen… Evet, onunla vurduğunuz iddia ediliyor. Hayatım boyunca ben kavga edene de bakmadım. Bakamam, değil vurmak bir tarafa. Sizin bulunduğunuz ortamda hiç işkenceli sorgu oldu mu? Hiç denk gelmedim ama olmuştur. Yani çok ender olarak, insanları tek başına kontrol etmem mümkün değil. Denetiminiz altında oluşunu kastetmedim. Sizin de bulunduğunuz ortamda hiç böyle bir şey meydana geldi mi? Hayır hayır, öyle bir şey hatırlamıyorum. Peki neden Yusuf Haznedaroğlu efsanesi ortaya çıktı? Bizde deyim vardır: Meyveli ağaca taş atarlar. Sizinle daha önce telefonla konuşurken söyle demiştiniz: Ben yargılanmak istiyordum, ancak olmadı. Söyledim size… En azından bugün bir soruşturma açıldı. Giderim adaletin karşısına, niye gitmeyeyim ki? Size hiç dava açılmadı değil mi? Hayır. Soruşturma? Hayır hayır, açılırsa da memnun olurum. Galiba ilk kez açılacak. Açılsın, umurumdaydı! Hiç umursamıyor musunuz? Ne umursayayım? Ekşi yemedim ki karnım ağrısın kardeşim. En azından bu iddiaların son bulması bağlamında fırsat olur diye bakıyor musunuz? Hayır
hayır. Art niyetli, maksatlı şeyler bunlar. Yapılırsa, hükümet karar
verir, tümden 12 Eylül hakkında dava açılır, her tarafta ne halt
işlediyse, herkes hâkim karşısına çıkar. Konuşmak istemiyorum o konuda.
Ne yaparsa yapsınlar. Ben adalete inandım şimdiye kadar. Kendimden
şüphem olmadığı için umurumda da değil. ‘Ani rahatsızlandı öldü’ Ali Ekber Yürek:
TKP/ML Hareketi üyesi öğretmen, 7 Mayıs 1981’de gözaltına alındı.
İddiaya göre Afşin’de yatılı bölge okulunda işkencede öldü. Soruşturma
30 yıl sonra Afşin Cumhuriyet Savcısı Mehmet Kuş tarafından açıldı. İki
tanık, Yusuf Haznedaroğlu’nun da işkenceli sorgunun yapıldığı yerde
olduğunu ileri sürdü. Mezarı 1 Haziran’a kadar açılacak. Mehmet Ceren: Devrimci
Savaş üyesi olduğu öne sürülen Mehmet Ceren 5 Ekim 1981’de teslim oldu.
Cesedi 22 Ekim’de babası Vahap’a teslim edildi. 23 yaşındaydi. Otopsi
raporunda, darp izi olmadığı belirtiliyor. Tanık jandarmalar ‘birden
bire rahatsızlandığını’ ileri sürüyor. O dönem görevli olan polis
memuru Sedat Caner, 1986’da Nokta dergisine yaptığı itiraflarda,
Ceren’in işkence askısından indirilirken boynunun kırıldığını iddia
etti. Fehmi Özarslan: Devrimci Savaş üyesi
olduğu ileri sürülen 25 yaşındaki Özarslan, kayıtlara göre, 21 Ağustos
1981’de öldü. Ailesi Tempo’ya oğullarının cesetlerinin
gösterilmediğini, mezara yaklaşmamaları için askerlerin günlerce nöbet
tuttuğunu iddia etti. Hamit Kapan ise Özarslan’ın işkence sonucu iç
organları patlayarak öldüğünü savunuyor. Cennet Değirmenci:
TKP/ML Hareketi üyesi olduğu ileri sürülen genç kız, 22 Mayıs 1982
tarihinde Gaziantep Emniyeti’nde işkencede öldürüldü. Sedat Caner ve
iki arkadaşı 1984 yılında olayla ilgili dörder yıl hapis cezası aldı. O
dönem failleri cezalandırılan tek ölüm de buydu. 11 bin şikâyet, 0 sonuç 12 Eylül ile ilgili bir soruşturma yapılmalı mı? Böyle bir yüzleşmeye ihtiyaç var mı? Adalet nasıl istiyorsa öyle yapar. Sizin kanaatiniz bakımından sordum. O dönem görev almış bir subay olarak… Ben
vazifemi yaptım kardeşim. En iyisini de yaptım ve lüzumundan fazlasını
yaptım. Barlarla, pavyonlarla uğraştım. Daha nelerle uğraşmadım ki?
Eğer biri suç işlediyse, ferdi olarak, onun şeyi mutlaka yapılır. Darbenin kendisi? Ona
bir şey diyemem. Niye o zaman demediler? O zaman demediler de şimdi
niye diyorlar? O zaman yazan gazetecileri görseydiniz siz. 1983’te ayrılırken nasıl bir Maraş bıraktınız? Fevkalade bir Maraş bıraktım. Gelişmiş, Anadolu Lisesi bile açılmıştı. Yepyeni, dümdüz bir Maraş bıraktım. Kimdir? Yusuf Haznedaroğlu:
Emekli Tümgeneral Haznedaroğlu, 1980-1983 yılları arasında merkezi
Adana’da bulunan 6. Kolordu Komutanlığı’na bağlı Kahramanmaraş’ta
sıkıyönetim komutan yardımcılığı görevini yaptı. Hakkında 11 bin 500
şikâyet dilekçesi verildi. Mehmet Ceren’in ölümü sonrası ifadesi
alındı. Hakkındaki iddialar nedeniyle 1988 yılında terfisi beklenirken
birdenbire emekli edildi. Devrimci Savaş’ üyesi Hamit Kapan, 12
Eylül’den sonra cezaevinden alınıp 210 gün sorgulandığını ve bizzat
Haznedaroğlu’nun kırbaçlı işkencesine maruz kaldığını ileri sürüyor.
Haznedaroğlu ise Kapan’ın yedi ayrı siyasi cinayetin faili olduğunu
savunup yalancılıkla suçluyor. haber365.com
|