Evlilik hayatta yaşanan en önemli süreçlerin başında gelir. Hayatın gayesini anlamadan evliliğin gayesini anlamak mümkün değildir. Öncelikle içersinden bir defa geçtiğimiz hayat, bir rıza yoludur.  Kendisini tanıyamamış, rüşdünü ispat edememiş bireylerin kurdukları evlilikler eşler için perişanlık, millet için ise sonuçları itibariyle onulmaz bir yaradır.
Evlenecek kimseler bu önemli olayda birbirlerinin dış görüşüne ve servetine değil; ruh güzelliği, ahlak anlayışı ve karakter sağlamlığı gibi kıstasları öncelemelidir. Zira Allah’ın insanın fiziki özelliklerine değil; gönül dünyasına nazar ettiğini bildirmesi(Müslim, Birr ve Sıla, 34) bu konuda düşünülmesi gereken açık bir uyarıdır. Adaylar ve aileler birbirlerini çok iyi tanımalıdırlar. Meçhuller üzerine yapılan akit, nasıl hukukta neticesiz ise bilinmezlerin ve bilgi boşluğunun olduğu evlilikler de boşanma gibi Allah’ın sevmediği sonuca ulaşır ve eşlere hayat boyu sıkıntı doğurur.
Eş adayları genelde aynayı önce kendilerine tutup kendi eksiklerinin farkına varmak varken karşı adaydan mükemmellik beklerler ve çıtayı yüksek tutarlar. Evlilik için kusursuz olan bir eşin aranması açmazdır. Çünkü dünyada kusursuz bir insan yoktur. Evlilik öncesi adaylar gözleri dört açmalı fakat evlendikten sonra artık bir gözünü kapamalıdır. Evlilikte eşler birbirlerinin rakibi değil; rızaya giden yolda birbirlerinin hayırhah dostlardır.
Eşler akşam eve geldiklerinde kapıda ayakkabılarını bıraktıkları gibi günlük sıkıntıları yuvalarına sokmamaları gerekir. Eşler mutluluk hazinesi olan yuva için en azından bir oyuncu kadar kendilerini bir rol değişimine zorlamalıdır.
Basit konulardan dolayı eşler birbirlerini üzmemelidir. Hz. Peygamber (sav), “Kimse eşine kin beslememesin, zira onun bir huyunu beğenmezse diğer huyunu beğenir” (Müslim, Radâ', 61) buyurur. Karşılıklı sitem ancak dini açıdan olmalıdır. Sabır ön planda olmalı eşimizin arzu etmediğimiz bir tavrı karşısında onun güzel bulduğumuz ve takdir ettiğimiz yönleri hatırlanmalıdır.
Yeri geldiğinde settâr olmalı karşılıklı kusurlar örtülmelidir. Hz. Peygamber (sav), “Sizin en hayırlınız aile fertlerine en iyi olanınızdır. En iyi olanınızda benim”(İbn Mâce, Nikah,50) buyurmuştur. Doğal olarak eşlerin birbirlerinin her isteğini yapmaları mümkün değildir. Çünkü her arzunun karşılık bulacağı yer cennettir. Dünya değil. Zira her isteğin tatmin edilmesi mutsuzluk getirir.
Bir kırgınlık halinde ilk adımın karşıdan gelmesi için beklenti haline girilmemeli ve empati yaparak eşimizi anlamaya çalışmalıyız. Çatışma durumunda “Allah’ım ben haklı isem eşime doğruyu; eğer eşim haklıysa bana doğruyu göster!” şeklinde dua etmeliyiz. Özür dilemeden kaçınmamalıyız. Takdir etmekten geri durmamalıyız. Çünkü özür dilemek bize Allah’dan af dilemeyi, takdir etmek Allah’a şükretmeyi öğretir.
Asla genel ortamlarda tartışılmamalıdır. Eşimiz umuma açık bir mekânda hata ettiğinde onuru kırılmamalı ve sert çıkılmamalıdır. Bu yanlışı daha sonra kendisine özel olarak hatırlatılmalıdır. Harcamalar önce aileden başlanmalıdır. Hz. Peygamber (sav), “Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günâh olarak yeter." (Ebu Davud, Zekat, 45) buyurarak aile fertlerini dara sokan her harcamadan sakındırmıştır.
Hülasa evlilik “BEN” den “BİZ” e atılan bir adımdır ve öyle olmalıdır. Her aşamada “BİZ”’in terennüm edildiği aile, kendi üyelerine olduğu kadar toplum içinde bir huzur ve mutluluk kaynağıdır.
www.epruli.com
|