Hakkındaki “Çarkçı Kemal” isimli kitabı yazan deneyimli Araştırmacı-Yazar Süleyman Yeşilyurt'a trilyonluk tazminat davası açtIKılıçdaroğlu, avukatları aracılığıyla deneyimli Araştırmacı-Yazar Süleyman Yeşilyurt'un yazdığı “Çarkçı Kemal” isimli kitabın toplatılmasını istedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan başvuru dilekçesinde kitabın yazarı Süleyman Yeşilyurt ve kitabı yayınlayan Yıldız Matbaacılık hakkında maddi-manevi tazminat ve satılan kitapların toplatılması talep edildi.
HAKARET İDDİASI Dilekçede, Şubat 2011'de piyasaya çıkan ve CHP yönetimini rahatsız eden kitabın genel seçimler öncesi CHP'yi zor durumda bırakmaya yönelik olduğu ileri sürülüyor. Kitabın bazı bölümlerinde haksız ithamların yer aldığı belirtilen dilekçede, Kılıçdaroğlu'na “Kaypak, ikircikli, çarkçı, pasif ve silik yapılı, pısırık adam, işi kılıfına uyduran, hazineyi zarara uğratan, PKK'lı doktoru başhekim yaptı, fırsatçı, ucuz kurnaz ve usulsüz atamalar yapan” şeklinde hakaret edildiği ileri sürülüyor.
ANNESİNİN İSMİ YEMUŞ DEĞİL YEMİŞ'MİŞ!... Ayrıca Kılıçdaroğlu'nun annesinin Ermeni olmadığı belirtilen dilekçede, şu ifadelere yer verildi: “'Yemiş' olarak nüfusa yazılması gereken ismi o dönemde sık sık rastlanan yazım yanlışlığı neticesinde ‘Yemuş' olarak kaydedilmiştir. Müvekkilimizin annesinin Ermeni olduğuna ilişkin iddianın kanıtı olarak ileri sürülen ‘Ermeni Mezarlığı'na gömüldüğü iddiası da gerçek dışıdır. Rahmetli Yemuş Hanım, Müslüman eşinin yanına ve aynı mezarlığa Müslüman inançlarına göre yapılan bir tören sonrası defnedilmiştir.”
1,5 TRİLYON İSTEDİ Hakaret ve iftira nedeniyle tazminat talep edilen dilekçede davalılardan 100 bin TL manevi tazminat ve davalıların elde ettikleri her türlü kazanç ve gelirin Medeni Kanunu'nun 25/3'e göre kazancın vekaletsiz işgörmü hükümleri uyarınca talep etme hakkının bulunduğu belirtildi. 100 bin adet basılan ve 14 TL'den satılan kitabın geliri yaklaşık 1,4 trilyon yapıyor. Buna göre Kılıçdaroğlu, davalılardan yaklaşık 1,5 trilyon para istiyor.
YEŞİLYURT: “GERÇEKLERİ YAZDIM” Kitabın yazarı Yeşilyurt, hakaret etmediğini bilinen gerçekleri yazdığını ve kitabın sadece bir bölümünde yer alan ifadelerin gerekçe gösterilerek kitabın toplatılmasını talep etmenin doğru olmadığını söyledi. Yeşilyurt, “Kitabımdaki çoğu bilgiler basında ve gazetelerde yer almıştır. Gerçekleri yazdım. Liderlerin hayatları hangi partiden olursa olsun şeffaf olmalıdır” dedi.

“BELGELERİ MAHKEMEYE SUNACAĞIM” Yazdıklarının belgeli olduğunu belirten Yeşilyurt, “SSK zarar etmedi diyor. Bu konu belgeleriyle ortaya çıktı. Bu belgeleri mahkemeye sunacağım. Zarar var. Korumaların hepsini Alevilerden seçti. Çocuklarının hepsini usülsüzce sigortalı yaptırdı. Tunceli'de Onur Öymen'e istifa et çağrısı yaptı. Ankara geldi sarmaş dolaş oldu. Bu kaypaklık değil mi? Türbanı çözerim deyip ben öyle bir şey söylemedim demek çark değil de nedir? İhtilalcıların istediği doğrultusunda rapor hazırladığını kendisi gazetelere verdiği röportajında söyledi. Belgeleri mahkemeye ibraz edeceğim” diye konuştu.
“BASIN HÜRRİYETİNE DARBE” Özgürlükten bahseden birisinin kitapların toplatılmasını istemesinin bir çelişki olduğunu belirten Yeşilyurt, şunları söyledi: “Sayın Kılıçdaroğlu, sürekli ekranlara çıkıyor. Yazarlar hürdür istediğini yazabilir diyor. Ardından çıkıp 1.5 trilyon liralık dava açıyor. 100 bin TL artı bütün kitabın gelirin istiyor. Yaklaşık 1.5 trilyon para yapıyor. Bu basın hürriyetine darbedir. Muhalefette iken böyle yapan birisi iktidar olursa neler yapar. Birde iktidara gelirse herkes özgür olacak diyor. Bu mu sizin özgürlük anlayışınız?”
“HALKA ÇIKIP AÇIKLAMALI” Annesinin Ermeni olup olmadığının önemli olmadığını ancak Kılıçdaroğlu'nun bu konuda sürekli muğlak ifadeler kullandığını belirten Yeşilyurt, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiçbir zaman ırkçı çağrışım yapmak istemedim. Bir insanın Ermeni olması kötü bir şey midir? Asıl sayın Kılıçdaroğlu kendisi muğlak konuşarak ırkçı çağrışım yapmıştır. Niye çıkıp halka doğruları söylemiyor? Mahkeme dosyasına koymak yetmez çıkıp halka açıklamalıdır. Sayın Kılıçdaroğlu'nun annesi Atlantı Mezarlığı'na defnedilmiştir. Orası Ermenilerin mezarlığıdır.”
KİTAPTA YER ALAN BAZI BÖLÜMLER:
HALK DEĞİL, MEMUR ÇOCUĞU “Memur çocuğu olduklarından, çevrelerindeki gariban öğrencilere göre daha iyi giyinmekteydiler. Üstelik gıda ve harçlık yönünden belirgin bir sıkıntıları yoktu. Kılıçdaroğlu, ilk mektep yıllarında yavrukurt kıyafetiyle arkadaşlarıyla görüntü veriyordu. O dönemler bilhassa Doğu ve Güneydoğu'da maddi durumu iyi konumdaki ailelerin çocukları izci olabilmekteydi.”
“PISIRIK VE ÇEKİNGENDİ” “Pısırık ve çekingen bir ruh hali içerisinde bulunan Kemal, çalışkanlığının ötesinde ödevlerini hafızasından tutacak kadar ezberciydi. Beşeri münasebet yoksunluğundan dolayı fazla arkadaşı yoktu. Adil'in saz çalıp öğrenmesi, Kemal'i kıskançlık duygularının içine itmişti. Ama yine o çekingen ve pısırık yapısıyla derslerine kapanıyor, kendisiyle dostluk bağları kurmak isteyenlerle alakadar bile olmuyordu”

ÇOCUKLUĞUNDAN BERİ ÇARK EDİYOR “Kemal'in en dikkat çeken yönü ise çelişkili yapısından dolayı biraz baskı görünce, bugün söylediğini ertesi gün geri almak, yani çark etme gibi tipik bir huyu vardı. Bunun adına cesaretsiz ve korkak insanlarda görülen idefizm deniliyordu. Anlaşılan bu illet alışkanlık, Kemal'da ilk mektep yıllarından beri devam etmekteydi”
ETNİK VE DİNİ KİMLİĞİNİ NEDEN SAKLIYOR? “Ailenin reisi Kamer Karabulut her ne kadar Aleviliğe bağlı dedegan geçmişiyle övünse de, sevgili karısı Yemuş Hanım'ında Dersim ve Nazimiye'nin kırsal kesiminden başlayıp Elazığ'ın şehir merkezine kadar uzanan Ermeni asıllı akrabaları dikkat çekiyordu. Mevcut şartlarda Ermeni bir anneden dünyaya gelen Kemal, babasının da Alevi olması nedeniyle hiç tartışmasız iki ruhaniyetin keskin çizgileri arasında kalmış durumdadır.”
“SEVİL”İ “SEVİM” DİYE BİLİYORMUŞ!... “Birbirlerine sevdalı iki teyze çocuğu 24 Kasım 1974 tarihinde evlendiler. Kemal o güne kadar nişanlı konumunda bulunduğu akrabası hanımefendinin adını ‘Sevim' olarak biliyordu. Ancak nikah memurunun imzadan önce ‘Selvi Özdağ' diye seslenmesi üzerine kısa bir şaşkınlık geçirmiş, gerçeği orada öğrenmesine rağmen bozuntuya vermemişti. Çünkü bu kabahat eşinin değildi; küçük yaşlarından itibaren aile arasında gerçek isminin kullanmayışından kaynaklanıyordu. Kemal'de öteden beri süregelen kurala uyarak ‘Sevim' diyordu.” habervaktim.com
|